http://www.sexzun.com
21 Kasım 2024 Perşembe
02 Mayıs 2017 Salı, 12:18
Vahdet Nafiz Aksu
Vahdet Nafiz Aksu nafizaksoy@kardelenhaber.com Tüm Yazılar

EĞİLMEZSEN, GÖLGEN BİLE DİK OLUR!

Dostların dostları yüceltmesi ikramların en güzelidir. Hele marifetlerin iltifatlarla taçlandırılması, güzel bir âdeti yerine getirmenin ötesinde, vicdan sahipleri için görevdir de.

Buna bir diyeceğimiz yok elbet.

Lakin koca koca adamların övgü sınırlarını aşan davranışlarını gördüğümüzde ‘bu böyle olmamalı’ diye geçiriyoruz içimizden.

Takdir hislerini samimiyetle yerine getirmekle, bayağı bir şekilde dalkavukluğa soyunmanın arasında ince bir sanır var, aşıldığında insanı insanlıktan çıkartan…

Böyle bir olaya şahit oldum geçenlerde, yazıp yazmamakta tereddüt ettim doğrusu.

Sonra iki eski yazım geldi aklıma.

Onlardan birer parça alayım da hissiyatım içimde kalmasın dedim.

Bunu yapmadan, Sayın Cumhurbaşkanımızın birkaç kere tekrarladığı bir sözünü hatırlatmak istiyorum size.

Şunun için: Bakın, önünde temenna edilmesinde sayısız yararlar umulan en yüksek makam bile şikâyetçi bu hallerden.

Haklı olarak diyor ki; “Sakın makam- mevki sahipleri önünde eğilmeyin, ister Başbakan olsun ister Cumhurbaşkanı olsun. Bilesiniz ki Rızkın sahibi Allah’tır”

 

Evet, eğilmeyin, eğilmeyelim, eğilmesinler.

Vallahi değmez, ne paraya, ne pula, ne makama şu üç günlük dünyada.

Rızkın sahibi Allah, mülkün sahibi Allah.

Hem ‘tik durmak’ dadaşlığın alametifarikası değil midir?

Hep gururla haykırmaz mıyız “Aç gezerem, tik gezerem” diye.

Bilmez miyiz, biz dik durmazsak başkalarına bunu tavsiye hakkımızın olmadığını.

 

Eğri duranın, gölgesinin de (evladının, ailesinin, öğrencisinin. vs.) eğri olacağını.

Niye öyleyse bu kula kulluk alışkanlığının yaygın bir toplumsal kötü huy haline gelmesi.

Yeni de değil, eskiden beri yakamıza yapışmış bir illettir bu dalkavukluk illeti.

Bildiğiniz bir nükte ile bağlayalım sözü.

Bir zaman Şam’a yeni bir vali geliyordu.

Eşraf, memurlar, halk, istasyona biriktiler. Daha tren durmadan, şairlerimizden biri ileri atıldı ve başladı bağırmaya;

– Ya veziriazam!

Yanında bulunan bir başkası kolunu dürttü:

– Yahu, dedi, biraz bekle, fermanını okusunlar. Vezir midir, paşa mıdır, bey midir, rütbesinin ne olduğunu öğren, sonra çek yağını!

Devlet, hükümet erkânı; ‘tetkik ve incelemelerde’ bulunmak üzere seyahate çıktıklarında…

Kurban kesme yarışlarını, kırmızı halı serme telaşını, tören mangaları gibi dizilme uğraşını gördükçe hep bu hikâyeyi hatırlar ve şöyle fısıldarım kendi kulağıma:

Devir devran değişiyor, ama ‘Ya veziriazam!’ nidası hiç değişmiyor.

Değişsin artık!

Yorum yazın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir